100’den Fazla Kişi Böbrek Nakli Bekliyor

Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde ilk böbrek nakli 2015’te, kadavradan canlıya nakil ise 2016 yılında gerçekleşti. Hastanede, 2015’ten bugüne 48 böbrek nakli yapıldı ve umutla bekleyen daha onlarca hasta var.

DOKU TÜZÜĞÜ DE HAZIRLANIYOR…

Ülkemizde, organ bağışı ve organ nakliyle ilgili yasal düzenleme olmadan önce böbrek hastaları, diyalize bağımlı veya Türkiye’de yapılan böbrek nakli ameliyatıyla hayatlarına devam edebiliyordu. Gerekli yasal düzenlemenin yapılmasıyla birlikte Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde böbrek yetmezliği olan hastalara canlıdan canlıya veya kadavradan canlıya olmak üzere, böbrek nakli yapılmaya başladı.

Şimdi de Doku Tüzüğü üzerinde çalışmalar yapılıyor. İç Hastalıklar ve Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Düriye Deren Oygar, diyaliz tedavisi alan, canlı nakil şansı olmayan ve 5’inci evre son döneme yaklaşan hastaların, böbrek nakli bekleyen kişi olarak sayılıp, listeye alındığını belirterek şu an böbrek nakli bekleyen 130 civarında böbrek hastası bulunduğunu söyledi.

“ORGAN BAĞIŞIYLA, HASTALARA YAŞAMA FIRSATI VERİN”… Organ bağışı ve nakliyle ilgili yasal düzenlemenin ardından Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde ilk böbrek nakli 2015’te, (babadan oğula) Murat Porsnok’a yapıldı. Porsnok, 10 yaşındayken, böbreklerinden dolayı tedavi görmeye başladı. Okula gidemediğini ve çocukluğunu yaşayamadığını ifade eden Porsnok, “Çocukların hayallerinin sönmemesi, yetişkin bireylerin ise aileleriyle daha uzun vakit geçirebilmeleri için organ bağışından korkmayın. Sağlığı elverişli olan herkes organ bağışı yapmalı ve hasta olan bireylere hayata tutunmaları için fırsat sunulmalı” dedi. “HAYATA BAKIŞ AÇIM DEĞİŞTİ”… Ülkemizde organ bağışının yasallaşmadığı dönemde böbrek yetmezliği yaşayan Tolgay Alevkayalı, 1992’de (23 yaşında) Türkiye’de özel bir hastanede annesinden alınan böbrekle yeniden hayata tutundu. Şimdi 52 yaşında olan Alevkayalı, organ nakli olduktan 6 ay sonra futbol oynamaya yeniden başladığını belirterek, “Ailemin verdiği destekle, hayata bakış açım değişti. Bugün yaşam kalitem en iyi noktadaysa bu hem ailemin de doktorlarımızın destekleri sayesindedir” dedi.

Ülkemizde organ bağışının yasallaşmasından bugüne dek Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde 48 böbrek nakli gerçekleştirildi, 100’den fazla kişi ise nakil için sırada bekliyor. Liste ise her geçen gün yenilendiğinden hasta sayısı sürekli artıyor. “İnsan Hücre, Doku ve Organlarının Bağışlanması, Tedarik Edilmesi, Test Edilmesi, İşlenmesi, Korunması, Saklanması ve Dağıtımına İlişkin Güvenlik ve Kalite Standartlarının Belirlenmesi Yasa Tasarısı” 2014’te Avrupa Birliği’ne uyumlu bir yasa olarak hazırlandı. Cumhuriyet Meclisi’nde onaylanan yasa altında 2015’te Organ Nakli Tüzüğü, 2016’da ise Hücre Tüp bebek Nakli Tüzüğü yürürlüğe girdi.

Yasa ve tüzüklerin hazırlanmasında büyük emeği olan İç Hastalıklar ve Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Düriye Deren Oygar “Doku Tüzüğü” için de çalışmaların devam ettiğini ve kısa bir süre sonra yürürlüğe gireceğini söyledi. Ülkemizde büyük emekler verilerek hazırlanan yasa, hastaların yeniden hayata tutunup yaşamlarına sağlıklı ve mutlu bir şekilde devam etmeleri içinde umut ışığı oldu. Ülkede organ bağışı ve nakliyle ilgili yasa/tüzükler geçmeden önce hastalar diyalize bağımlı veya Türkiye’de böbrek nakli yapıldıktan sonra hayatlarına devam edebiliyordu. Yasayla birlikte böbrek yetmezliği olan hastalara canlıdan canlıya veya kadavradan canlıya böbrek nakli gerçekleştirilmeye başlandı. 2015 Temmuz ayında canlıdan canlıya, 2016 ise kadavradan canlıya ilk böbrek nakli Dr Burhan Nalbantoğlu Hastanesi’nde gerçekleşti. Ülkede gerçekleşmesi sağlanan nakiller ile birlikte hastalar hem manevi hem de maddi olarak kendi ülkesinde huzurlu şekilde sağlığına kavuşabilmenin mutluluğunu yaşıyor. İç Hastalıklar ve Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Düriye Deren Oygar, böbrek yetmezliği ve böbrek nakli hakkında KIBRIS’a bilgi verdi; böbrek nakli olan Tolgay Alevkayalı ve Murat Porsnok da yaşadıkları süreci anlattı.

“Böbrek nakli listesi günlük güncellenebiliyor” İç Hastalıklar ve Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Düriye Deren Oygar, 2004’te Güney Kıbrıs, Avrupa Birliği’ne girdikten sonra, Kuzey’de de AB müktesebatına uygun yasalar geliştirmek amacıyla bazı yasalar seçildiğini ve bunlardan birisinin de “Hücre Doku Yasası” olduğunu söyledi. Sağlık Bakanlığı’nda kurulan komitede görev yapan Dr. Oygar, Avrupa Birliği’nden gelen uzmanlar ile Sağlık Bakanlığı’nda kurulan komitede yer aldığını belirterek Avrupa Birliği’ne uyumlu bir yasa geliştirildikten sonra, tüzükler çıkarıldığını ifade etti. Oygar, “İnsan Hücre, Doku ve Organlarının Bağışlanması, Tedarik Edilmesi, Test Edilmesi, İşlenmesi, Korunması, Saklanması ve Dağıtımına İlişkin Güvenlik ve Kalite Standartlarının Belirlenmesi Yasa Tasarısı”nın 2014’de Cumhuriyet Meclis’te onaylandığını, Ekim 2015’te Organ Nakli Tüzüğü, 2016’da da Hücre Tüp Bebek Nakli Tüzüğü’nün geçtiğini belirtti.

Oygar, “Doku Tüzüğü”nün hazırlık çalışmalarının ise devam ettiğini, kısa sürede yürürlüğe gireceğini kaydetti. Temmuz 2015’te canlıdan canlıya; Nisan 2016’da ise kadavradan canlıya ilk börek naklinin, Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesi’nde gerçekleştiğini söyleyen Dr. Oygar, organ bağışı yasasının yürürlüğe girmesinden bugüne dek 48 hastaya böbrek nakli yapıldığını belirtti. Böbrek nakli bekleyen güncel listede 130 civarında böbrek hastası bulunduğunu söyleyen Oygar, “Özellikle diyaliz tedavisi alan ve canlı nakil şansı olmayan bütün hastalar, böbrek nakli bekleyen kişi olarak sayılıp, listeye alınıyor. Bir de diyalize girmeyen 5’inci evre dediğimiz son döneme yaklaşan hastalar listede bulunuyor. Listesi sürekli güncelleniyor. Böbrek yetmezliği başka hastalıkları da tetiklemesiyle, hastanın günlük sağlık durumunda yeni gelişmelere sebep oluyor. Bu durumda da hastaların listeden çıkartılabilir ya da yeni hastalar eklenebilir. Bu nedenle liste günlük değişip güncellenebiliyor” dedi. Böbrek yetmezliğinin evreleri İnsan sağlığında böbreğin çok önemli bir organ olduğunu belirten Dr. Oygar, şu bilgiyi verdi: “Vücudumuzun bütün organları hücrelerden oluşur. Hücrelerin işlevlerinden sonra ortaya çıkan atık maddeleri böbrek temizler. Düşünün arabada makineler çalıştıktan sonra belli bir atık madde ortaya çıkartır.

İnsan vücudu da her işlevden sonra atık bir madde çıkartır. Böbrek çalışmadığı takdirde, atık maddeler vücutta birikir. Bu da vücudun ve organların işlevlerini etkiler. Atık maddelerin temizlenmesi böbrek organının en çok bilinen ve görülen fonksiyonudur. Onun yanında vücutta tansiyon, tuz ve elektronik minerallerin dengesini sağlamak gibi ek görevleri de bulunuyor. D Vitamini de aktif hale getirir. Güneşten, yiyeceklerden istediğimiz kadar D vitamini alalım böbrek çalışmıyorsa vücut bunu kullanamaz. O yüzden insanlar için hayati bir organdır. Böbrek yetmezliği belirttiğim fonksiyonların kaybı demektir. Biz bu hastalığın ciddiyetini yüzdeliklerle evreleriz. %100’den % 15’e kadar olan kısmı da 4 evreye ayırıyoruz. Bu dört evrede hasta diyaliz veya böbrek nakline ihtiyaç duymasa bile zaman içerisinde fonksiyonların kısmi kaybına bağlı hastalık ilerler ve problemler ortaya çıkar. Böbreğin çalışma kapasitesi %15’in altına indiği zaman hasta, diyaliz veya böbrek nakline ihtiyaç duyuyor demektir. Biz buna son dönem böbrek yetmezliği ve beşinci evre diyoruz.” “Erken tanı önemli” Fonksiyonların kısmi kaybına bağlı olarak başka problemlerin de ortaya çıktığına dikkat çeken Dr. Oygar, “Hasta ilk başta tansiyon kontrolünü kaybeder, böbrek çalışmadığından dolayı atık maddeler yavaş yavaş artar ve vücutta zehirlenme olur. Kalp, beyin, gastro sistem üzerinde de yan etkiler görülür. Özellikle böbreğin çalışması %60’ların altına indiği zaman D vitamini eksikliğine bağlı, kemiklerde problemler başlar” dedi.

Dr. Oygar, böbreğin az çalışmasından dolayı ortaya çıkacak sorunları erken evrede fark etmeye çalıştıklarını belirterek erken tanıyla bu hastalığı durduramadıklarını ama, ilerlemenin hızını yavaşlatma ihtimali olduğunu söyledi. Böbrek yetmezliğinin ilerlemesine sebep olan risk faktörlerini bilmenin ve doktor kontrollerini aksatmadan yapmanın önemine değinen Oygar, “Risk faktöründe olan şeker, tansiyon ve genetik olarak görülen böbrek hastalıkları, taş döken kişiler sık sık böbrek testlerini yaptırmaları ve takip altında olmaları gerekiyor” dedi. Diyaliz hastasının böbrek nakli olduktan sonra yaşam kalitesinde gözle görülen bir iyileşme olduğunu belirten Dr. Oygar, “Kişi, belli bir noktadan sonra, artık hastaneye bağımsız hale gelir. Hasta tek böbrek ile yaşamaya devam eder. Bu süreçte kilo almamaya, sağlıklı beslenmeye ve ilaçlarını düzenli kullanmaya özen göstermeli” şeklinde konuştu. “Organ bağışı umuttur”   Dr. Oygar, organ bağışının bütün dünyada çok önemli olduğunun altını çizerek, organ bağışının insanlar için umut olduğunu söyledi.

“Kalp ve karaciğer nakli olan kişi, yeniden can bulur, böbrek nakli olan ise, hayat süresinde iyileşme yaşar” diyen Oygar, hasta olan kişilerin hayata dönmesini sağlamak için duyarlı olmalarının çok önemli olduğunu belirtti. Oygar, “Organ bağışında bulunan kişiler veya kişilerin aileler ilk başta bu kararı verirken zorlanır ama daha sonraki günlerde bu karardan memnun olurlar. Biz bunu bu şekilde görüyoruz… Vefat eden kişinin yakınları, organların toprak olmadığını, başka bir vücutta yaşamaya devam ettiğini bilerek teselli buluyor” dedi. Böbrek nakli olan hastalar ne dedi? Alevkayalı: Hayata bakış açım değişti Ülkemizde organ bağışının yasallaşmadığı dönemde böbrek yetmezliği yaşayan Tolgay Alevkayalı, 1992’de Türkiye’de özel bir hastanede annesinden alınan böbrekle yeniden hayata tutundu. Bu süreçte ekonomik olarak sıkıntıların yaşandığını ama en çok manevi yönden etkilendiğini söyleyen Alevkayalı, “Doktorlar, hemşireler bana en iyi şekilde baktı ama, o hasta yatağında insan en yakını olan ailesine, dostuna ihtiyaç duyar… Bu süreçte hasta için manevi destek çok önemli. Organ bağışı yasasının ülkemizde de geçmesi, tıbbın gelişmesi ve ilerlemesinden dolayı çok mutluyum” şeklinde konuştu. Organ bağışının önemine dikkat çeken Alevkayalı, hem kendi hem de bağışçı olan annesinin sağlık durumunun çok iyi olduğunu ifade etti. Özellikle eşinin kendisine çok iyi baktığını ve ona minnet duyduğuna vurgu yapan Alevkayalı, 2 evladıyla da birlikte daha sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir hayat sürdüğünü de belirtti.

Bugün 52 yaşında olan Alevkayalı, 4 yaşında kronik böbrek rahatsızlığından dolayı, yaklaşık 5 ay tedavi gördüğünü ve iyileştikten sonra doktorların kendisini taburcu ettiğini belirtti. Alevkayalı, şöyle devam etti: “Doktorlar bu süreçte iyileştiğimi söyledi… Anne babama kontrol için tekrar hastaneye gitmemiz gerektiğine dair bir uyarıda bulunmadılar. 20 yaşında askerliği bitirdikten sonra, Polislik sınavına katıldım. Yazılı ve sözlü sınavı geçtim ve sağlık raporu için hastaneye gittim. Hastane doktorlarından kronik böbrek yetmezliğim olduğunu ve böbreklerimin 3’te 2’sinin çalışmadığını öğrendim. İlk başta şok oldum çünkü bu konuda herhangi bir şikayetim ve rahatsızlığım yoktu. Doktorlar beni polis yapamayacaklarını, ama iyileşip sağlığıma kavuştuktan sonra yeniden başvuru yapabileceğimi söyledi. Polis olmak artık hayaldi…”

O dönem Doktor Mustafa Arabacıoğlu’nun kendisine yol gösterdiğini ve yardımlarıyla 2 yıla yakın perhiz yaptığını belirten Alevkayalı, “Bir gün doktorum, beni annemi ve babamı konuşmak için yanına çağırdı” diyerek yaşadığı süreci anlatmaya devam etti: “Doktorun yanına gittiğimizde aileme böbrek yetmezliğinin son evresinde olduğumu ve böbrek nakli olmam gerektiğini söyledi. Sonra da anneme kaç çocuğu olduğunu sordu… Onlarla konuşup gönüllü olan biri varsa, tahlil yaptırıp böbrek nakli için gerekli adımları atalım dedi. Annemin cevabı ise “ben gönüllü veririm” oldu. Annemin tahlilleri yapıldı, dokularda iyi ve uyumlu çıktıktan sonra 21 Haziran 1992’de Türkiye’de Ankara Başkent Üniversitesi özel bir hastanede nakil gerçekleşti.”

Alevkayalı, nakil olduktan sonra kontroller için Türkiye’ye gitmeye devam etti. Yasanın geçmesi ve pandemi dolayısıyla ise bugün kontrolleri ülkemizde Dr. Düriye Deren Oygar tarafından yapılıyor. 16 yaşından beri futbol oynayan Alevkayalı, organ nakli olduktan 6 ay sonra sahalara döndüğünü belirterek, 44 yaşına kadar da top peşinde koşturmaya devam ettiğini anlattı. Alevkayalı son olarak sözlerine şunları da ekledi: “Hareketli ve aktif bir hayatım var. 50 yaşına kadar profesyonel milli sporcu ve dalgıçlık yaptı. Balık tutmak benim için bir tutku. Nakil sonrası da tüm hobilerimi devam ettiriyorum. Doktorların önerilerine, sağlıklı beslenmeye ve bol su tüketmeye özen gösteriyorum. Şu an herhangi bir sıkıntı yaşamıyorum, ilaçlarımı da aksatmadan kullanıyorum. Ailemin verdiği destekle, hayata bakış açım değişti. Bugün yaşam kalitem en iyi noktadaysa bu hem ailemin de doktorlarımızın destekleri sayesindedir.” Porsnok: Hastaların hayata tutunmaları için fırsat sunun   Organ nakliyle ilgili düzenlenen yasanın ardından Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesi’nde ilk böbrek nakli 2015’te, (babadan oğula) Murat Porsnok’a yapıldı. 1992 Lefkoşa doğumlu olan Porsnok, 2002’de daha 10 yaşındayken, böbreklerinden dolayı tedavi görmeye başladı.

Haftanın 3 günü tedavileri için hastaneye gittiğinden dolayı, okulundan ve arkadaşlarından uzak kaldı. Okula gidemediğini ve çocukluğunu doya doya yaşayamadığını ifade eden Porsnok, “Çocukların hayallerinin sönmemesi, yetişkin bireylerin ise aileleriyle daha uzun vakit geçirebilmeleri için organ bağışından korkmayın… Organ bağışına duyarlı ve destek olalım. Sağlığı elverişli olan herkes organ bağışı yapmalı ve hasta olan bireylere hayata tutunmaları için fırsat sunulmalı…” dedi. Çok küçük yaşta böbrek sorunu yaşayan Porsnok, ülkemizde ve Ankara’da uzun yıllar tedavi gördü. Porsnok, yaşadığı süreci ise şöyle anlatıyor: “13 yıla yakın ilaç tedavisi aldım. Ama böbrek yetmezliği ne yazık ki ilerleyen bir hastalık. Doktorum Deren Hanım, 2015’te hastalığın son evresinde olduğumu ve diyalize girmem gerektiğini söyledi. 5-6 ay kadar diyalize girdim. Genç yaşta diyalize bağımlı olmak hem bedenen, hem de ruhen yorucuydu. O günlerde ülkede organ nakil tüzüğünün onaylandığı ve ilk böbrek naklinin yapılacağı konuşuluyordu.

Doktorum yanıma geldi ve bana ilk böbrek naklinin yapılmasını teklif etti. Ben ve ailem hiç tereddüt etmeden, bunu kabul ettim. Doktoruma güveniyordum…” Nakil olduktan sonra hastanede hemşireler ve doktorların kendisine çok iyi baktığını belirten Porsnok, “Doktorum her zaman yanımda oldu. O dönem enfeksiyon kapma riski dolayısıyla, ailemi belli bir mesafede görebiliyor, sarılamıyordum. Servisteki hemşireler ve doktorların gösterdiği ilgi, şefkat hem moralim yükselti hem de iyileşme sürecim hızlandırdı” dedi.   Murat Porsnok, 23 yaşında babasının kendisine bağışladığı böbrek ile, diyalizden bağımsız bir şekilde hayatına devam ediyor. Geçekleşen nakilden sonra, vücuduna ve organlarına etki edecek her türlü zararlı maddeden uzak durduğunu söyleyen Porsnok ömür boyu kullanması gerek ilaçların da olduğunu belirtti. Porsnok, “Vücudun bu organı kabul edebilmesi için bağışıklık sistemimizi düşürecek birçok ilaç alıyoruz. Covid-19 sürecine kadar her şey çok iyiydi. Özel bir işe girerek çalışmaya başladım ve düzenimi kurmuştum. Ama pandeminin başlamasıyla işten ayrılmak zorunda kaldım. Kronik hastalığım olduğundan dolayı risk grubundayım ve çalışamıyorum. Nakil İlaçlarımı hastaneden alıyorum onun dışında bulamadıklarımı da ailemin desteğiyle alıyorum” dedi.

Kaynak : Kıbrıs Gazetesi

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu