Erdoğan: Teröristler Güvenli Bölgeden Çıkarsa Harekat Sona Erer

Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Teklifimiz, hemen bu gece tüm teröristler silahlarını, malzemelerini, her şeylerini bırakıp, kurdukları tuzakları imha edip, belirlediğimiz Güvenli Bölge’den dışarı çıksınlar.” dedi.

Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, kendilerini arayarak teröristler adına talepte bulunanlara seslendi. “Madem terör örgütüyle bu kadar içli dışlısınız, madem terör örgütünü bu kadar seviyorsunuz ve kolluyorsunuz, madem masumların akan kanının değil de teröristlerin ezilen başlarının derdindesiniz, madem teröristlerin gönlünü etmek uğruna Türkiye’nin müttefikliğini hiçe saymayı göze alıyorsunuz, öyleyse size bir teklifimiz var.” ifadelerini kullanan Erdoğan, şöyle konuştu:

“Bizim terörist bile olsa kimseyi taammüden öldürmek gibi bir niyetimiz zaten olamaz. Çünkü biz, sizler gibi değiliz. Yunus Emre’nin, Hz. Mevlana’nın, Şeyh Edebali’nin, Hacı Bayram Veli’nin torunları, öldürmek değil yaşatmak için çalışır. Suriye’deki sorunun en kestirme yolu… Bunun için de teklifimiz, hemen bu gece tüm teröristler silahlarını, malzemelerini, her şeylerini bırakıp, kurdukları tuzakları imha edip belirlediğimiz Güvenli Bölge’den dışarı çıksınlar. Bölgede bu dediğimiz yapıldığında, sadece teröristleri hedef alan Barış Pınarı Harekatımız zaten kendiliğinden sona ermiş olacak. Gerçek derdi bölge halkının zarar görmemesi olan herkesin, bu teklife derhal olumlu cevap vermesi gerekir. Şayet dert bölge halkının can güvenliği değil de teröristlerin canını kurtarmak ise yine bu teklife olumlu cevap verilmesini bekleriz. Yok dert, terör örgütünün ülkemize yönelik saldırılarının ve bölge halkı üzerindeki baskısının devamı ise hiç kimse kusura bakmasın, böyle bir şeye rıza göstermeyiz. Bu yöndeki tekliflere de üstü örtülü veya açık tekliflere de eyvallah etmeyeceğimiz, bugüne kadarki tavrımızla herhalde anlaşılmıştır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Barış Pınarı Harekatı veya harekat alanındaki herhangi bir yerle ilgili kimseye bir söz verilmediğini vurgulayarak, “Ama Barış Pınarı Harekatı’ndan önce, başta Amerika olmak üzere Rusya, Avrupa Birliği üyesi ülkeler, NATO, hepsini bilgilendirdik. Biz, bunları haber vermeden bunu yapmadık. Hepsini haberdar ettik, bilgilendirdik, adımları böyle attık. Soranlara sadece terör örgütünün, sınırlarımızın 30 kilometre uzağına çekilmesiyle ilgili sayısız defa tekrarladığımız duruşumuzu ifade ettik. Ne zaman ki Münbiç’ten Irak sınırına kadar olan hat boyunca istisnasız bir şekilde 30-35 kilometrelik bir derinliği kontrol altına aldık, işte o zaman harekatımız sona erer. Bu hedefe ulaşana kadar hiçbir güç bizi durduramaz.” değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye’ye yönelik ekonomik tehditlere ilişkin de Erdoğan, “Suriye’deki gelişmeler sebebiyle bizi ekonomik yaptırımla tehdit edenlere de diyoruz ki az dan az gider, çoktan çok gider.” diye konuştu.

“BİZDE AÇTIĞINIZ HER YARANIN ÇOK DAHA BÜYÜĞÜ SİZİN EKONOMİNİZDE AÇILIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çanakkale’de bir tas çorbayı paylaşan bir milletin, Çanakkale destanını yazanların torunları olduklarını hatırlattı.

“Bizde açtığınız her yaranın çok daha büyüğü sizin ekonominizde açılır. Bizim kesilen sakalımız bir süre sonra çok daha gür şekilde yerine gelir ama sizin kayıplarınızın telafisi o kadar kolay olmaz.” diyen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

“Suriye konusunu görüşmek üzere ülkemize gelecek veya bizi arayacak olan herkes, Türkiye’nin bu gayet açık, gayet samimi, gayet makul yaklaşımını göz önünde bulundurarak hazırlıklarını yapmalıdır. Aksi takdirde beyhude yere zaman ve enerji harcamış oluruz. Düşünün. Bize ülkelerine girme yasağı koyanlar, onların da iyi düşünmeleri lazım. Bu ne demektir? Türkiye gibi bir devlete siz ülkenize girme yasağı koyacaksınız. Bize düşen nedir? Hayırlı olsun… Gelmesek de olur. Batar mıyız, biter miyiz, öyle bir şey mi var, çok mu meraklıyız? Düşünün. Şahsıma, aileme, bakan arkadaşlarıma, 3-4 bakan arkadaşıma vize yasağı koyuyorlar. Bu, siyasetten zerre kadar nasibini almış olan insanlara yakışır mı, bir ülkeye, bir devlete bu yakışır mı? Siyaset, duygusallık sanatı değildir. Siyaset, birinci derecede insan yönetme, iki ülke yönetme sanatıdır. Aziz milletim, ülkemizin zor bir dönemden geçtiğini biliyoruz. En büyük gücümüz, her zaman olduğu gibi milletimizin bizatihi kendisidir. Allah’ın yardımı, milletimizin desteği, dostlarımızın duası yanımızda olduğu müddetçe bu mücadeleden de başarıyla çıkacağımızdan şüphe duymuyoruz. Yaşanılan süreç, Suriye meselesinin sadece Suriyelileri ilgilendirmediğini, asıl hedefin bizim ülkemizin ve milletimizin bekası olduğunu tüm açıklığıyla ortaya koymuştur.”

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu