Serbest Çalışan Hekimler’den Ulusal Seferberlik Çağrısı

Serbest Çalışan Hekimler Birliği Sağlık ve Çevre konusunda Ulusal seferberlik çağrısı yaptı. yaptığı yazılı açıklamada, 24 Ekim 2017 tarihinde paylaşılan kapsamlı kamuoyu yoklamasının sonuçları yorumlanırken, her ne kadar siyasi partilerin seçimdeki performansları ön plana çıkarılmış olsa da, ülkemizin gerçeklerine ayna tutuyor olması bakımından da içeriğinde çarpıcı veriler barındırmaktadır denildi.

Yazılı açıklamanın tam metni;

Araştırmada sorulan: ‘’KKTC’nin Şuan ki En Büyük Sorunu Nedir?’’ sorusuna verilen cevaplara bakıldığında, Kıbrıs sorunu %32.8 ile ilk sırada iken, sağlık imkanları ise %28.1 ile ikinci sırada yerini almıştır. Bu da açık bir şekilde göstermektedir ki, ülkemizin iç dinamikleri içerisinde çözülmesi gereken en büyük sorun, yine sağlıktaki sistemsizliğin getirdiği sorunlardır.

Kıbrıs Türk Serbest Çalışan Hekimler Birliği olarak, bu anketin sonucunu, yaklaşık 9 yıldır sağlıktaki sistemsizliğe karşı sürdürdüğümüz hukuk mücadelesinin, doğru argümanlara dayalı, haklı ve ülkemiz ve halkımız için gerekli olan bir mücadele olduğunun da objektif bir kanıtı olarak yorumlamaktayız.

Bugüne kadar, popülist yaklaşımlarla ve palyatif çözümlerle, adete sağlıkta kök salmış statikonun güdümünde süregelen düzenlemelerle varlığı sürdürülmeye çalışılan sağlık sistemi, kaçınılmaz ve sancılı değişimin zorlandığı bir sürece girmiştir. Statikonun maddi kazanımları ile kişilerin siyasi gelecek kaygılarının ortak noktada kesiştiği bir sistem haline getirilen sağlık sistemi, yeni kurulacak hükümetin vermesi gereken en büyük sınav olarak karşısına çıkacaktır.

‘’Sağlıkta her şey güllük gülistanlık’’ söylemlerine rağmen, sağlık çalışanlarının ve halkımızın memnun olmadığı, sorunları çığ gibi büyümeye devam eden bu arızalı sistem, son düzenlemelerle birlikte, bir taraftan halkımızın sağlığını tehdit edici boyutlara ulaşmış, diğer taraftan da sağlık çalışanlarını yasalar karşısında savunmasız hale getirmiştir.

Ülkemizdeki sağlık sisteminin geldiği son duruma bakacak olursak:

  • Gerek kamu, gerekse özelde çalışan hekim ve diğer sağlık çalışanlarından verimli bir şekilde yararlanılamamaktadır. Ülkemizin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak hazırlanmış kısa, orta ve uzun vadeli sağlık personeli eğitim ve istihdam planı mevcut değildir.
  • Kamuda çalışan hekimlerin çalışma koşullarında ve özlük haklarında, hekimler arasında ciddi farklılıklar mevcuttur.
  • Kıbrıs Türk Serbest Çalışan Hekimler Birliği haricinde, özelde çalışan hekimlerin haklarını savunabilecek herhangi bir sivil toplum örgütü mevcut değildir.
  • Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği, hekimlerin çatı örgütü olma kabiliyetini çoktan kaybetmiştir.
  • Hastaların hekim seçme hakları olmadığı gibi, hekimlerin de hastalarına gerek ilaç, gerekse dinlenme vb. diğer raporlar açısından ulaşma hakları eşit değildir.
  • Tıbbi ve cerrahi müdahaleler nedeniyle ortaya çıkan hukuki durumlarda, gerek hasta, gerekse hekim tamamen korunmasız durumdadır.
  • Koruyucu sağlık hizmetleri adına anlamlı bir uygulama mevcut değildir.
  • İşyeri hekimliği uygulaması sadece kağıt üzerinde kalmıştır.
  • Bir taraftan üniversite hastanesinden doktor desteği talebinde bulunulurken, diğer taraftan yurdun her köşesine hastaneler açma vaatleri gibi popülist yaklaşımlarla, halkımızın devlete olan güveni sarsılmıştır.
  • İlaç depolama ve takip sistemi hayata geçirilememiş, kamyonlarca ilaç imha edilmiştir.
  • İlaçlar ve tıbbi atıklar, usulüne uygun olarak imha edilememiş, dere yataklarında ampute bacak bulunmasına, tıbbi atıklarla evsel atıkların aynı depolama yerinde birleşmesine kadar giden çevre felaketleri yaşanmıştır.
  • Kontrole tabi ilaçlar kontrolden çıkmış, Xanax adeta milli ve legal uyuşturucu ve uyutucu ilacımız olmuştur.
  • Kontrole tabi olmayan ilaçlardan bazıları ise, üniversite öğrencileri ve gençler tarafından keşfedilmiş, gece yarılarında eczanelerden temin edilerek, adeta yeni bir madde bağımlılığı sektörünün doğmasına göz yumulmuştur. Madde bağımlılığı ile mücadele konusunda, ulusal bir sağlık programı tesis edilememiştir.
  • Nöbetçi eczanelerin saat 02:00 ile 08:00 arasında kapatılarak, acil reçete olmasına rağmen, hizmet vermemesine göz yumulmuş, halkımız bu saatler arasında sadece devlet hastanesi acillerindeki ilaçlarla tedavilerini yaptırmak zorunda bırakılmıştır.
  • Kamu hekimlerinin dertleri ile uğraşmaya odaklanan Sağlık Bakanı, başta hemşireler olmak üzere, yardımcı sağlık personelinin insanüstü gayretlerine sadece seyirci kalmıştır.
  • Basamaklı sağlık sistemine bir türlü geçilememiş, sağlık çalışanlarının emekleri verimsiz hale getirilirken, hastaların ise hızlı hizmet alması sekteye uğratılmıştır.
  • Acil ambulans sisteminin tek bir çatı altında toplanması konusu, sadece çalıştay aşamasında kalmıştır.
  • Sağlık Bakanlığı ile üniversite hastanesi arasında akademik işbirliği protokolüne istinaden, kamu hekimlerine verilen akademik ünvanlar, Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği tarafından tanınmayarak ironik bir durum ortaya çıkmıştır.
  • Üniversite enflasyonunun yaşandığı ülkemizde, üniversite sayısı YÖDAK’ın boyunu aşmıştır. Tıp ve diğer sağlık bilimlerinde birçok mezun verildiği bir ülkede, Öğretim Üyeliğine Atama ve Yükseltme kriterlerini işletemeyen YÖDAK, tüm bu yetkileri adeta üniversitelere devretmiş, ülkemizde sağlık bilimleri alanında akademik ve bilimsel çalışmaların kontrolsüz yapılmasına göz yumulmuştur.
  • Sağlıkta istatistik kültürü hiçbir zaman olmamıştır. Ülkemizde görülen bazı bildirimli zorunlu hastalıklar (örnek:sıtma) kamuoyundan saklanmaya çalışılırken, Dünya Sağlık Örgütü tarafından tüm dünyaya duyrulmuştur.
  • Sayıları her geçen gün artan geriatrik popülasyonun ihtiyaçlarına yönelik adımlar atılmamış, kronik hastalıkları olan vatandaşlarımızın ihtiyaçlarının karşılanması çoğu zaman sekteye uğratılmıştır.
  • Tarım ve hayvancılıkta pestisit, insektisit, antibiyotik ve hormon kullanımları denetimsizlikte altın çağını yaşamıştır.
  • Toprağımızın ve denizlerimizin katline göz yumulmuş, sınırlı kaynaklarımız, sınırsız hırslara adeta kurban edilmiştir.

Aynı araştırmada KKTC’nin en büyük sorunları arasında %11.5 oranı ile yer alan ve halkımızın sağlığını yakından ilgilendiren çevre sorununu da buna ilave ettiğimizde, %44.3 gibi bir oranla karşılaşmaktayız. Bu da, seçimi hangi parti kazanırsa kazansın, ülkemizin ivedilikle çözülmesi gereken, en büyük sorunu, ‘’insanımızın ve çevremizin sağlığının tehdit altında olduğu’’ sorunudur. Seçime girecek tüm partilerin, programlarında, bu sorunları mevcut haliyle değil, daha kapsamlı bir şekilde ele almaları gerekmektedir. Tüm siyasi partilerin, insan ve çevre sağlığı ile ilgili klişeleşmiş değil, cesur, gerçekçi, kısa-orta ve uzun vadelere yayılmış, planlı birer parti programları üretmeleri şarttır.

Zaman, sağlıkta ulusal seferberlik ilan etme zamanıdır!

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu