Ünlü Kıbrıslı Türk Sanatçı Derviş Zaim: Yaptığım İşi Bir Yolculuk Olarak Görüyorum

Adını en iyi Türk yönetmenler listesine yazdıran, her projesi KKTC’de de heyecanla takip edilen Kıbrıslı Türklerin edebiyatta ve yedinci sanattaki temsilcisi Derviş Zaim’den güzel haberler, Covid-19 salgınının sanatta ve yaratıcı sektörde yol açtığı durağan dönemde bile gelmeye devam etti, ediyor…

Zaim, sanatsal etkinliklerin yapılamadığı, müzelerin kapandığı, sanat topluluklarının faaliyetlerinin sekteye uğradığı pandemi döneminde karşılaştığı tüm engellere rağmen 2020 yılında yeni filmi Flaşbellek’in tanıtımını gerçekleştirdi; bu filmle Ekim ayında Fransa’nın en önemli festivallerinden 42. Cinemed Festivali’nde “Genç Jüri Ödülü”nü aldı. Hemen ardından Türkiye Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görüldü.

Ve geçen hafta da “Derviş Zaim Sineması”nın Türk sinemasındaki değerinin daha çok anlaşılmasına yardımcı olması amacıyla sinema alanında çeşitli yazarların kolektif olarak hazırladığı “Derviş Zaim Sinemasına Tersten Bakmak” adlı kitap, Küre Yayınları’ndan tüm sinemaseverlerin huzuruna çıktı. 1964 Limasol doğumlu olan Derviş Zaim, tüm bu gelişmeleri nasıl değerlendirdiği ve ileriki günlerde ne gibi yeni haberlerle karşımıza çıkacağını Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) için anlattı. Zaim, soruları yanıtlarken, pandemiyle başlayıp biten 2020 yılı, sanatsal etkinliklerin iptali ve bu karanlık dönemlerinde sanatın kurtarıcılığı, kendi deyimiyle, “sanatın hayatı kutsama, olumlama boyutu” hakkında görüşlerini paylaştı.

“İNSANLIĞIN YAŞADIĞI SALGIN FELAKETİ KARŞISINDA HER TÜRLÜ BİREYSEL SEVİNÇ SÖNÜK KALIYOR” Gerçek bir olaydan esinlenen, Suriye’de halen devam eden olayları işleyen, ayrıca evrensel değerlere de değinen Zaim’in son filmi ve aynı zamanda onuncu uzun metrajlı filmi “Flaşbellek”in çekim sonrası işlemlerinin de pandemi dönemine denk gelmesiyle film ekibi sancılı bir süreç geçirmiş.

Zaim, ödüllü filmin “ortalıktaki belirsizlik” nedeni ile henüz piyasaya verilmediğini, durumun biraz düzelmesiyle salonlarda seyirciyle buluşacağını umut ettiğini belirtti.

Zaim, filmin Cinemed Festivali’nde ödül alması hakkında şunları aktardı: “Fransa’nın en önemli festivallerinden birinde gösterilmesi, orada karşılık bulması ve ödül alması elbette olumlu ama insanlığın yaşadığı salgın felaketi karşısında her türlü bireysel sevinç sönük kalıyor. Mesela Londra’da yaşayan Limasol’dan komşumuz ve senelerin aile dostumuz Cemaliye Karayalçın Hanım’ı İngiltere’deki salgında Covid nedeni ile kaybettik. İstanbul’da çalışan Kıbrıslı Türk Doktor Halil Onalt hayatının verimli çağında çocuk çoluğunu geride bırakarak ne yazık ki aynı hastalıktan göçtü.

Kim bilir kaç bildik aile karanlığa büründü. Umarım daha fazla can acıtmadan bu felaket artık biter.” “SALGIN ÖNCESİNDE NAMLI DOLANDIRICI MUSTAFA SERTTAŞ TAVURİ İLE İLGİLİ BİR ÇALIŞMA İÇİNDEYDİK. ONU YENİDEN ELE ALMAYA GAYRET EDECEĞİM” Zaim, Flaşbellek’in yanında salgın nedeniyle ertelenen diğer projeleri hakkında da bilgi verdi. Rahmetli Mustafa Serttaş’la (Tavuri) ölümü öncesi bazı çekimler gerçekleştirdiklerini söyleyen Zaim, gelecek projelerinden biri olarak bu çalışmayı tamamlamayı planladığını belirtti. Dönemin getirdiği belirsizlik nedeniyle “şu tarihte bitirme ihtimalim var” gibi cümleler kurmakta güçlük çektiğini ifade eden Zaim, içinde bulunduğumuz dönem ve sanat ilişkisini şu cümlelerle dile getirdi: “Bu yaşadığımız karanlık atmosferde her türlü sanatsal faaliyeti bekleyen en önemli sakınca şu: Büyük toplumsal felaketler söz konusu olduğu zaman ilk iptal edilen faaliyetlerin arasında sanatsal performanslar, gösteriler, üretimler yer alır. Bu kesinti ve budamalar gelecek planlarını etkiler.”

Zaim, sanatsal faaliyetlerin ilk iptal edilen faaliyetler olmasına rağmen, bu dönemi atlatabilmek için de yine sanata ihtiyaç olduğuna değindi: “Böyle karanlık zamanlar kanımca toplumun ruhunu tamir edebilmek, teskin edebilmek için sanatın olumlu yanına biraz daha fazla ihtiyaç duyulan zamanlar. İnsanlar onlara yaşadıklarının anlamı konusunda ikna edici biçimde seslenecek bir sözün, ruhlarındaki sıkıntıları mutedil hale getirecek bazı şarkıların, filmlerin varlığına daha fazla gerek duyuyor desek yanılmayız herhalde.” 25 YILIN ARDINDAN GELEN KİTAP: “RÜYET” Zaim, sinema kariyerinde son sürat ilerlerken, ilk göz ağrısı edebiyatı da bırakmadığını, Yunus Nadi Roman Armağanı kazandıran 1994 basımlı ilk kitabı “Ares Harikalar Diyarında”dan tam 25 yıl sonra ikinci kitabı Rüyet’i Türk Edebiyatı’na kazandırarak duyurdu.

Zaim bu kitabı, “geçmiş ile gelecek, kendisi olmak ile bir başkası olmak arasında salınan insan ruhunun anlam bulma ve kendiliğini oluşturma çabasını ele almaya çalıştığım bir roman” sözleriyle tanımladı. Rüyet’i kaleme alırken etkilendiği kaynaklardan birinin Şeyh Galip’in Hüsn-ü Aşk mesnevisi olduğunu, Divan Edebiyatı’nın son büyük eseri olarak adlandırılan bu mesneviyi ele alarak, onu roman sanatının olanaklarıyla yeniden yazmaya ve inşa etmeye çalıştığını söyleyen Zaim, Rüyet hakkında şu bilgileri verdi: “Eğer tecrübelerim beni yanıltmıyorsa, roman sanatı içinde Batılı geleneklere olduğu kadar Doğulu kaynaklara da yaslanmanın sahih ve hakiki bir yapıt üretmek bakımından sağlıklı olabileceğini düşünüyorum.

Rüyet sadece büyük şair Şeyh Galib’in Divan Edebiyatı’nın son büyük eseri olarak kabul edilen mesnevisine selam göndermekle yetinmiyor, onun yanı sıra Spinoza’ya, Batılı roman biçimlerine, yirminci yüzyılın Batı kökenli çağdaş sanat düşüncesine de yer veriyor. Çünkü bütün bu yelpaze insanlık hazinesinin ve üzerinde durduğumuz topraklarda yaşayanların ortak mirası konumunda bulunuyor.” Zaim, Rüyet kitabının hem Türk roman geleneği içinde tartışılan Doğu-Batı gerginliğini, hem de kendi dışında tarihsel, kültürel kaynaklara, edebiyata, mimariye, çağdaş sanata, mitlere ve sinemayla olan ilişkisini içerdiğini aktardı.

Buna ek olarak Zaim, Kıbrıs’ta doğanların başka insanlarla kıyaslandığı zaman daha çabuk fark edebilme ihtimalleri olan küçük sürprizlerin de kitap içerisinde yer aldığını duyurdu. “ESNEMEK MECBURİYETİNDESİNİZDİR. ESNEMEYEN KAMIŞ KIRILIR ÇÜNKÜ..” Zaim, sektörde geçirdiği 30 yıl hakkında da değerlendirmelerde bulundu ve ileride film çekmek için gereken kaynak ve fiziki enerjiye uzun bir döneme yayılacak şekilde ulaşma şansına sahip olmayı dilediğini belirtti.

“YAPTIĞIM İŞİ YOLCULUK GÖRÜYORUM” Geriye dönüp baktığında, yolun başındaki ideallerine ulaşıp ulaşmadığı sorusuna ise şöyle yanıt verdi: “Ben yaptığım işi bir yolculuk olarak görüyorum. Bu yolculuğun sonu açık. Yolculuğun başında, esnasında, savaşın içinde master planlarınız olsa da bu planları zaman ve zemine göre yeniden tanımlamak zorundasınızdır. Esnemek mecburiyetindesinizdir. Esnemeyen kamış kırılır çünkü. Yaptığım iş riskli ve en çetin addedilebileceği için esneklik özelliğinin işin önemli bir bileşeni olduğunu düşünüyorum. Bu yolculuğa giriştiğinizde hem uzun dönemli plan yapacak, hem de bu planları yolculuk esnasında gözden geçireceksiniz. Kısa planların sizin uzun dönemde ulaşmayı umduğunuz vizyon ve misyon ile uyum göstermesine çalışacaksınız, o bakışla tümünü mikro makro ölçekte değerlendirip gerçekleştireceksiniz.

Yolculukta ilkeleriniz olacak, ama ilkeler çerçevesinde aynı zamanda esneme kabiliyetiniz de mevcut olacak, bir sürü ek şey lazım. İlk aklıma gelenleri sıralayayım: Dirayet, sabır, vizyon olacak. Biraz da galiba yıldızlar yardım edecek. Bağlamdan hiç söz etmedim ama o da önemli. Bir Kıbrıslı Türk bağlamın ne olduğunu bilmek zorundadır. Çok ciddi olarak hem de.” Derviş Zaim, bir yönetmen olarak, film yapım süreciyle ilgili paylaşımlarda da bulundu.

Kaynak : Kıbrıs Gazetesi

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu