Viyana Müzeleri Gezi Rehberi

Viyana, müze bakımından dünyanın en zengin şehirlerinin başında gelir. Saray ve kütüphaneleri ile de ünlü olan Viyana, bir zamanlar dünyaya hükmeden Osmanlılar’ın ele geçirmek isteyip ama geçiremediği tek şehirdir.

Dünya şehri Viyana

Yüzyıllar boyunca Avrupa’nın en önemli kültürel ve siyasî merkezlerinden biri olmuş ve bu kimliğini günümüzde de korumayı başarabilmiş Viyana, sadece Avusturya’nın değil, aynı zamanda sanatın ve müziğin, ayrıca Avrupa tarihinin başkenti niteliğinde. Burası, bir bakıma Batı medeniyetinin doğu sınırı sayılabilir. Avusturya’nın dokuz eyaletinden en büyüğü olan bu şehirde, sanatın her çeşidini, Avrupa tarihinin derinliklerini ve dehasını görebilmek mümkün.

Haber önerisiViyana Efes Müzesi, kapsamlı bir yenilemenin ardından ziyarete açıldı
Sanatın şehri Viyana’ya nefes kesen bir seyahat!
Yılbaşında Viyana’da olmak için üç iyi neden
Viyana’da kahve ve kahvehane kültürü

Gazeteci İlhan Karaçay

Bir şehrin içinde savaş müzeleri her zaman ilgi çekici mekânlar olmaya adaydır. Hele de bu müze Londra, Paris, Viyana ya da İstanbul gibi emperyal bir geleneğe sahip şehirlerden birinde bulunuyorsa kıymeti bir kat daha artar.

Viyana, sahip olduğu müzeler nedeniyle en çok turist çeken kentlerin başında geliyor.

Binanın dış cephesini süsleyen heykeller, dönemin en önemli heykeltıraşlarından Hans Gasser’in elinden çıkmadır. Yapının iç resimlemesi de hayli ilgi çekici öğeler içerir. Unutulmaması gereken husus binanın inşa olunduğu tarihlerde Habsburg monarşisi ayakta kalmaya, milliyetçi ayaklanmalara direnmeye çalışıyordu. Nitekim bu durumun da etkisiyle 1860’lardan itibaren devlet, en büyük azınlık grubunu oluşturan Macarların da ismini resmiyette zikredecek ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu adıyla anılmaya başlanacaktı. Haliyle müze içindeki resim ve heykellerde Avusturya toplumunun ve tarihinin gücüne sıklıkla gönderme yapılır. Ortak düşmana karşı birleşik ve uyanık olma zorunluluğu dillendirilir. Doğal olarak tarihsel süreçteki en büyük düşman da Osmanlılardır. Daha girişten itibaren Osmanlı imgesine pek de hoş olmayan kuvvetli göndermeler yapan eserlerle karşılaşıyorsunuz. Burada yer alan tarihsel komutan ya da idarecilerin bir kısmının ayaklarının altında Osmanlı savaşçılarına ya da sancaklarına tesadüf etmek mümkün. Salonun diğer kısımlarında da Osmanlı Devleti’ne karşı kazanılan zaferler tavana resmedilmiş vaziyette. Zaten müzenin en çok ilgi çeken bölümlerinden biri de ikinci kattaki Osmanlı bölümü.

Arsenal Askeri Tarih Müzesi
(Heeresgeschichtliches Museum Arsenal)

Şehrin biraz dışında ve askeri bir alanın içinde kalan Viyana’daki Askeri Müze, 1850-1856 yıllarında ordunun ihtiyacını karşılamak ve silah müzesi olmak üzere yapılmıştır. 1848 ihtilalları sonrasında tarihi silah ve mühimmatın bir kısmının hem korunması hem de sergilenmesi için yeni bir binaya ihtiyaç duyulmuş ve bunun neticesinde Ludwig Foester ve Theophil Hansen’in yapımını üslendikleri bir cephanelik binası ortaya çıkmıştı. Esasen Foester ve Hansen inşaata birlikte başlamış, ilerleyen yıllarda Foester’in ortaklıktan ayrılmasıyla, Hansen inşaatı tek başına sonlandırmıştı. 1849’da inşasına başlanan yapının içindeki süslemelerin bitirilmesi 1872 yılına kadar sürdü. Resmi açılışı ise ancak 1891’de İmparator Franz Josef eliyle gerçekleşti.

1914 yılında Birinci Dünya Savaşı başında kapatılan müze, 1921 yılında tekrar açılmıştır. Bir kale ve bir kışla gibi gözükmektedir. Müze binasını ilk gördüğümüzde bize yabancı gelmeyen bir mimari yapı izlenimi ediniyoruz.

Daha sonra müzenin tanıtım yazılarından, bu binanın mimarisinde, mağrib-bizans ve yeni gotik tarzın hakim olduğunu öğreniyoruz. İkinci Viyana Kuşatması’ndan kalan Osmanlı ganimetlerinin sergilendiği en önemli müzelerden biri. Müzenin önemli bir bölümü bunlar için ayrılmıştır. Bu bölüme girdiğinizde tavandan aşağı doğru asılan Osmanlı sancaklarını görürsünüz.

Savaşları tasvir eden resimler de müzenin önemli eserlerinden. Bu bölümün sonuna doğru geldiğinizde bir sürprizle karşılaşacaksınız. Bir Türk çadırı bütün heybetiyle karşınızda durmakta…

Evet, savaştan kalma bir Türk çadırı da bütün haşmetiyle burada yerini almış.

Viyana

Gerek kuşatma ve gerekse müzeler konusunu, başta rehberimiz Mustafa Küçüktekin olmak üzere, Veysel Türk, Yaşar Şadoğlu ve Önder Kaya’nın katkılarıyla sizlere sunuyorum.

Müzenin gelişimi

Depolara indirilmiş olan pek çok malzeme düzenlenen müzede yerini aldı. Yeni bazı koleksiyonlar da ziyaretçilerin beğenisine sunuldu ki bunlar arasında en önemlilerinden biri I. Dünya Savaşı’nın konu edinen resim koleksiyonudur. 1938’de Avusturya’nın Alman Reich’ına katılmasından müze de nasibini aldı. Müzenin başına Berlin Askeri Müzesi’nin de başında bulunan Herees getirildi. II. Dünya Savaşı yıllarında bu binada Nazi idaresinin başarılı propaganda örneği olan bazı sergiler düzenlendi. Müze, en büyük darbeyi 10 Eylül 1944’te yedi. Bu tarihte Amerikalılar tarafından şiddetli bir biçimde bombalandı. Öyle ki kuzeydoğu kısmı tamamen yıkıldı. Savaş sonrasında yeniden yapılandırılmasına ise ancak 1946’da başlanabildi. Müzenin adı bugün de kullanılmakta olan ‘Heeresgeschichtliches Museum’a çevrildi. Askeri tarihle ilgili yeni koleksiyonlar eklendi. Sanat Tarihi Müzesi ve Belvedere Sarayı’ndan bazı parçalar da buraya aktarıldı. Bina, gerçek anlamda askeri havası ile ön plana çıkan bir sanat müzesine çevrildi. Teknik Müze’den de donanmaya ait bazı model gemiler getirilerek ayrı bir bölümde sergilenmeye başlandı. Müzedeki koleksiyonlar Avrupa’nın son beş asırdaki tarihine ışık tutar nitelikte. Ayrıca Avrupa’daki en önemli Osmanlı savaş malzemesi koleksiyonu da yine bu müzede bulunuyor.

Müzenin giriş katında hemen sağ tarafta Avusturya tarihinin farklı devrelerinde kullanılan üniformalar ve şapkalar sergileniyor. Yine 19. ve 20. yüzyıla ait bazı ateşli silahları da burada incelemek mümkün. Bu bölümün belki de en ilgi çekici kısmı I. Dünya Savaşı’nın çıkmasına sebebiyet veren ve Avusturya-Macaristan Veliaht Prensi Franz Ferdinand’a düzenlenen suikasta dair belge ve malzemeler. Bilindiği üzere Franz Ferdinand, 28 Haziran 1914’de Saraybosna’ya bir ziyaret düzenlemiş ve aynı gün içinde tam iki kez suikasta maruz kalmıştı. Ziyaretin gerçekleştiği tarih, Sırplar açısından ayrıca önemliydi. Zira bu tarih Sırbistan’ın Osmanlı idaresine girişinin başlangıcı olarak kabul edilen I. Kosova Savaşı’nın yıldönümüne denk gelmekteydi. Veliahda düzenlenen ilk suikastta korumalarından bazıları yaralanmış, ancak Gavrillo Princip tarafından gerçekleştirilen ikinci suikast amacına ulaşmıştı. 19 yaşındaki tüberküloz hastası bu genç, hem Avusturya tahtının gelecek umudu olan veliahdı hem de eşini, tabancasından çıkan mermilerle öldürecekti. Sonrası malum; gerginleşen Avusturya-Sırbistan ilişkileri ve bunun sonrasında çıkan savaş, kısa bir süre sonra devreye Almanya ve Rusya’nın girmesiyle büyür. Bu ülkeleri Fransa ve İngiltere takip eder ve dünya, 20. yüzyılın ilk cehennemine sürüklenir.

Müzede veliaht ve eşinin içinde can verdiği otomobil sergilenmekte. Hatta aracın üzerindeki kurşun delikleri dahi rahatlıkla seçilebilmekte. Yine bu kısımda arşidük ve ailesinin çeşitli fotoğraflarının ve cenaze töreninin yanı sıra suikastı gerçekleştirenlerin resimleri ve suikast sırasında kullandıkları silahlar da sergilenmekte. Tekrar girişe yönelecek ve bu sefer sol tarafa doğru ilerleyecek olursak karşımıza müzenin II. Dünya Savaşı sırasında Nazi işgal dönemine ait obje ve silahların sergilendiği kısmı çıkar. Burada obüs toplarından zırhlı araçlara, uçak savarlarda, projektörlere pek çok silahın yanı sıra Nazi propaganda afişlerine rastlamak da mümkün. Ayrıca savaş sonrasında müttefiklerin kurduğu düzene dair bazı objeler de bu kısımda ziyaretçilerin beğenisine sunulmuş vaziyette.

Bu bölüme geldiğinizde aynı zamanda müzenin cafe kısmına da ulaşmış oluyorsunuz. Burası hediyelik eşya reyonu vazifesi de görüyor.

Müze renkli etkinliklere sahne oluyor

Yola revan olacak olursanız bu sefer de sizi Avusturya donanmasına ait objelerin sergilendiği bir kısım bekliyor. Çeşitli üniformalar, gemi maketleri, pruva bölgesine konan bir takım heykelcikler, flamalar ve önemli deniz erkânının portrelerinin yer aldığı zengin bir alan burası. Yeri gelmişken hemen belirteyim ki bilhassa hafta sonları müzenin arka bahçesi son derece eğlenceli etkinliklere sahne oluyor. Belli bir devreye ait savaşçı üniformalarını giyen ziyaretçiler, arka bahçede taktiksel bazı oyunlar oynuyorlar. Bu sebepten müzeyi gezerken karşınıza bir ortaçağ savaşçısı ya da 18. yüzyıl piyadesi çıkarsa sakın ola şaşırmayın. Müzede bu tarz askeri kıyafetler belli bir ücret mukabilinde kiralanabiliyor. Hatta arzu ederseniz çocuklarınıza da bu tarz kıyafetlerden giydirebilirsiniz. Gelgelelim çoğu ziyaretçi bu işi o denli ciddiye alıyor ki kendi kıyafetlerini getirmiş ve müzeye o şekilde gelmiş de oluyorlar.

İkinci kata çıkan merdivenlerin hemen başında ise sizi, müzenin kurucusu İmparator Franz Josef’in bir büstü karşılıyor. Franz Josef 1848’den 1916’ya kadar Avusturya’yı idare etmişti. Bu yanıyla da Avrupa tarihinin en uzun süre ile tahtta kalan hükümdarları arasına girdi. Hâlihazırda bugün Viyana’da görülen pek çok müze ve tarihsel yapı onun zamanında inşa olunmuş, Viyana tam anlamıyla bir kültür şehrine dönüştü. İkinci katın giriş salonunda sizi Avusturya tarihinin zaferlerini anlatan bir dizi duvar resmi karşılar. Bu resimlerden bazıları Türklere karşı kazanılan zaferleri tasvir eder. Önce merdivenlerden çıkışta sağınızda kalan kısmı gezmenizi tavsiye ederim. Zira diğer kolda kalan kısım Osmanlılara ayrılmış. Burayı muhtemelen daha detaylı görmek isteyeceğiniz için sona bırakmanızı öneririm. Napolyon savaşlarına ve sonrasındaki Restorasyon devrine ayrılan kısımda bir kısmı Napolyon’a bir kısmı ise Avusturya imparatorları ve devlet adamlarına ayrılan tablolara tesadüf etmek mümkün. Bilindiği üzere Napolyon, Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’na son verdiği için, artık 19. yüzyıldan itibaren Viyana’da oturan monarklar önce Avusturya imparatoru, sonrasında ise Avusturya-Macaristan imparatorlu unvanını taşımaya başlayacaklardır. Ayrıca bu bölüm çok sayıda harita ve dönemin silahları ile de ilgi çekici bir hale getirilmiş

Osmanlı koleksiyonu

Gelelim asıl konumuz olan bu müzedeki Osmanlı koleksiyonuna…
Avusturya’da Osmanlılara ait malzemeler, çeşitli müzelere dağılmış olsa da, en zengin koleksiyon Arsenal Museum’da bulunuyor. Burada sergilenen objeler arasında
tüfekler, ok, yay, ok muhafaza keseleri, mızraklar, yatağanlar, zırhlar, sancaklar, kavuklar, kalkanlar, mataralar, havan topları ilk göze çarpan örnekler.

Ayrıca, Viyana önlerinde Türkleri ya da Osmanlı-Avusturya savaşlarını anlatan pek çok gravürün, kopya baskılarını da burada bulunan büyük kataloglardan incelemeniz mümkün.
Müzede bulunan ve Viyana kuşatmasını gösteren tablolar da ayrıca görülmeye ve
incelemeye değer. Bu tablolarda kuşatma sırasındaki Osmanlı, Leh ve Avusturya
birlikleri gayet detaylı olarak resmedilmiş. Buradan hareketle askeri tarihe dair
yeniçeri giysilerinden, ateşli silahların kullanımına kadar pek çok konuda detay bilgiye
ulaşmak mümkün.

Müzenin özellikle iki önemli parçasına bilhassa işaret etmekte fayda var.
Bunlardan ilki ‘Silahtar’, ‘Damat’ ve ‘Şehit’ gibi unvanlar taşıyan, sadrazam Ali Paşa’ya
ait olduğu söylenen çadırdır. Bu çadır Petervaradin Muharebesi sonrasında savaş
ganimeti olarak Avusturyalıların eline geçmiş olup, müzede sergilenmekte. Bilindiği
üzere, ‘Mora Fatihi’ olarak da anılan Paşa, 17’nci yüzyılın sonlarında kurulan, Kutsal
İttifak’ın ele geçirdiği toprakları geri alma politikası çerçevesinde, önce Mora’dan
Venediklileri atmış, akabinde de Avusturya seferine çıkmıştı. Ancak, Petervaradin
denilen mevkide, çağının en önemli kumandanlarından biri olan ve Avusturya
birliklerini idare eden, Prens Eugene de Savoy karşısında başarılı olmamıştı. Dağılan
birliklerini toparlamak üzere ileri atıldığı bir sırada kendisine isabet eden bir kurşunla
şehit olmuş, cenazesi Belgrad’a getirilerek kale içinde inşa olunan türbesine
defnolunmuştu.

Müzede Paşa’nın çadırı için ayrı bir alan ayrılmış ve çadırın tam önüne de bir havan topu yerleştirilmiş. Çadırın kırmızıya çalan renkleri iyi korunamadığı için, her ne kadar solmuş olsa da, çadır bezeme sanatının 18’inci yüzyılda geldiği noktayı göstermesi açısından önemli bir örnek.

Başka bir önemli parça da, yine Prens Eugene ile mücadele ederken canından olan
bir diğer Osmanlı sadrazamı Elmas Mehmet Paşa’nın hatırasını taşır. Bilindiği üzere,
Paşa, Enderun’dan yetişmiş ve çok kısa bir süre içinde basamakları tırmanarak
otuzlu yaşların ortalarında sadrazamlığa yükselmişti. Aslen kalemiyeden gelmesine
ve bu sebeple askeri konulardan çok anlamamasına rağmen, inatçı, sert ve hırslı
mizacı sebebiyle pek çok düşman edinmiş, sonunu da bu tavrı belirlemişti.

Arzu ederseniz yine bu alanda hem müzeye dair çeşitli yayınlara hem de savaş tarihini konu edinen pek çok kitaba ücreti mukabilinde rahatlıkla sahip olabilirsiniz. Açıkçası buradaki kitap satış noktası beni hayretler içinde bıraktı. Eğer savaş tarihine ilgi duyuyorsanız sizi burada son derece zengin bir kitap çeşitliliği bekliyor.

Sadrazam, Prens Eugene’e karşı savunma tertibatı almaya çalışarak, köprünün bir kısmını kaldırtmış, muhtemelen bu duruma sinirlenen Osmanlı askerlerince de savaş alanında öldürülmüştü. Avusturya ordusu karşı sahile geçemeyen Osmanlı askerlerini kılıçtan geçirmiş ve bu hezimet, Osmanlı tarihinin en ağır anlaşmalarından biri olan Karlofça’ya uzanan süreci tetiklemişti. Yaşanan bu felaket sırasında Elmas Mehmet Paşa’nın koynunda taşıdığı sultan II. Mustafa’nın mührü de Avusturyalıların eline geçecektir. Üzerinde, “Mustafa
bin Mehmet Han, el-Muzaffer daima” ibaresi okunan bu mühürde, II. Mustafa’nın tahta
geçiş tarihi olan 1106/1695 tarihi kazılıdır.

Söz konusu mühür 1891’de müzeye verilmişti.

Uzun sözün kısası, yolunuz Viyana’ya düşerse, Arsenal Museum’a bir gününüzü
ayırmayı unutmayın. Hem Avrupa hem de Osmanlı savaş tarihine dair nice hatıra sizi
bekliyor olacak.

Bir gezgin olarak yolunuz müzelere kütüphanelere ne kadar düşer?

Veya şöyle de sorabiliriz; bir ülkeye veya bir şehre seyahat ettiğinizde müzeleri gezmek ihtiyacını hissediyor musunuz?

Şuna inanın, dışarıda göreceklerinizden çok daha fazlası buralarda bulunuyor. Çünkü
müzeler, toplumların kendi tarihinin bütün dönemlerine ait bilim ve sanat eserleri ve toplumun hayat tarzını yansıtan diğer bütün nesnelerin toplandığı yerlerdir. Sadece kendi toplumunu da değil, tarih boyunca ilişkide olduğu, hatta savaştığı toplumların da yansımalarını buluruz buralarda. Bence müzeler olağanüstü yerlerdir. Ancak biraz meraklı, biraz da sabırlı olmak gerekir.

Bir keşif yolculuğudur müzeleri gezmek. Keşfetmek ve onları fotoğraflamak yüksek bir keyiftir. Hele Osmanlı’nın izlerini sürüyorsanız, Avusturya müze ve kütüphaneleri tam bir hazinedir.

Meşhur müze ve kütüphanelerin dışında, birçok kilise arşivleri, kütüphaneleri veya vakıf
Kütüphaneleri, Osmanlı ile ilgili binlerle ifade edilebilecek eserlere sahiptir. Dilerseniz bu müze ve kütüphanelerde de küçük gezintiye çıkalım.

Türk Müzesi – Niederösterreich’da Osmanlılar
(Türken Museum- Die Osmanen in Niederösterreich)

Herkesin bilmediği, hatta muhtemelen neredeyse hiç kimsenin bilmediği müzelerden biri de, Viyana çevresinde, Aşağı Avusturya Eyaleti’nde bir küçük şehir olan Türk Müzesi’dir.
Perchtoldsdorf, Mödling yakınlarında bulunan bir yerleşim birimidir. Bu müze, Aşağı
Avusturya’da Osmanlılar konseptiyle tasarlanmıştır. İlk girişte bizi elinde kılıç, atıyla şaha
kalkmış

Eski Belediye Binası, Enformasyon bürosu
olmuş, ikinci katı da müze haline getirilmiştir. 1526- 1683 yılları arasında yapılan savaşlar ve bunlarla ilgili resimler, minyatürler, fotoğraflar, bazı kalıntılar, belge ve bilgiler, silahlar,
madeni paralar, haritalar müzede yer almaktadır.

Ayrıca askerlerin ve savaşların canlandırıldığı maketler de burada yer almaktadır. Müze’deki
panolarda Osmanlı tarihi hakkında da bilgi verilmektedir.

Kanuni Sultan Süleyman, ‘en büyük kuşatma’ olarak bilinen, Malta kuşatmasını yapan Piyale Paşa’ya destek olması için Turgut Reis’e emir verir. Ama buna rağmen bu kuşatma kanlı bir başarısızlıkla sonuçlanır. Malta Şövalyeleri’nin esir aldıkları Türk leventlerinin elleri bağlı heykelleri yapılarak müzelerde sergilenir. İşte bu heykellerin Viyana müzelerinde sergilenişi.

bir Osmanlı sipahisi karşılamakta…

 

Kaynak : Turizm Günlüğü

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu